Please enable JavaScript to view the comments powered by Disqus.

14

NOV

2013

VİVA CUBA! 3

 

Küba denildiğinde akla ilk olarak Havana gelse de ,Küba kesinlikle sadece ‘Havana’ ile anlatılabilecek,anlaşılabilecek bir ülke değil. Gezmeyi ve seyahat etmeyi sevenler için Küba ‘nın görülmeye ve doyasıya fotograf çekilmeye değer pek çok yeri var. Küba’ya kadar gitmişken kesinlikle uğranılması, konaklanması gereken iki yer Trinidad ve Varadero.. Varadero, Havana’ya 2 – 2,5 saat mesafede, genelde Küba’ya tur yapan tüm seyahat acentalarının tur programlarına aldıkları,Küba’nın en ünlü ve en uzun plajına masmavi okyanus sularına ve bembeyaz (pudra kum) sahile sahip bir tatil yeri.

 

 

Sıra sıra otelleri, golf alanları, yemyeşil doğası ile ilk yorumunuz buranın kesinlikle Antalya- Belek’e ne kadar benzediği şeklinde oluyor. Oteller Havana ile kıyaslandığında daha güzel, daha donanımlı, personel de öyle. Biz Sol Sirenas Coral Otel’de kaldık. Gerek odalar gerekse restaurant ve yemekler oldukça güzeldi.

 

   

 

Sahil ve doğa ise tam anlamıyla muhteşemdi.Varadero plajı 30 km uzunluğu ve bembeyaz kumlarıyla oldukça popüler. Burada kumsalda güneşlenmek ve okyanus’un dalgalarıyla ’şakalaşmak’ en büyük keyif olsa dahi havanın izin verdiği ölçüde şnorkel turu, Cayo Bianco’da deniz ürünleri ( özellikle istakoz) yemenizi öneririm. Ancak biz bu cennet tatil bölgesinden, Trinidad’ı görmek ve zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle orada 1 gece de olsa kalabilmek için araba kiralayıp yola koyuluyoruz. Hemen burada belirteyim, otel içinde araba kiralamak için temsilcisi olan şirketten araba kiralamayı başarabilmemiz 2 günümüzü alıyor ! şaka gibi ama gerçek.. Ya yetkili yerinde olmuyor ya da araba! Ve uzun Trinidad serüvenimiz arkadasimizin  titizlikle ve sabırla kullandığı ve vitesi ve pedallarının fazlaca tutmadığını sonradan öğrendiğimiz arabamız ile başlıyor. Uzun diyorum aslına bakarsanız Varadero – Trinidad arası yol 3-4 saat sürüyor. Ancak otoyolu bulana kadar gidilen yol da işaretlere ve yönlendirme levhalarına rastlamak mümkün değil. Hele bir de bizim gibi oldukça yağışlı bir güne denk geldiyseniz. Neyse Kübalılar bunun da çözümünü bulmuşlar:) Turistlerin bu şekilde yolunu kaybetmesi neredeyse orada ciddi bir iş kolu oluşturmuş nasıl mı ? Siz tam kayboluyoruz diye düşündüğünüzde bir Kübalı işaret ederek yanlış yola girdiğinizi söylüyor ve uyarıyor ve size yardım etmeyi öneriyor. Siz de elbette başka bir şansınız olmadığından yardım teklifini neredeyse atlayarak kabul ediyorsunuz.Kübalı sizinle arabanıza binerek Highway’e kadar size eşlik ediyor , yol boyunca size kendinden bahsediyor ve bunu iş olarak yaptığını anladığınızda pazarlığa başlamış oluyorsunuzzaten.Oldukça ‘yüksek’ sayılabilecek bir ücret karşılığında sizi bırakıyor ve kendisi yine bir araçla veya otostop yaparak köyüne dönüyor.   1988’de Dünya Mirası listesine giren Sancti Spiritus bölgesinin gözbebeği Trinidad’da zaman 1850 yılında durmuş. 17yy.da İngiliz kontrollü Jamaika korsanlarının cenneti olmuş. 19.yy’da ise Haiti’den kaçan Fransız sığınmacılar Valle de los Ingenios vadisinde şeker kamışı üretimine başlamışlar. Şehrin şimdi gördüğümüz yapıları o zamanların şeker üretiminden kazandıkları paralarla yapılmış. Bağımsızlık savaşı sırasında şeker fabrikaları ve bitkiler yangınlarla küle döndükten sonra hala tam toparlanma sağlanamamış. 1950’lerden itibaren turizm açısından önem kazanan Trinidad’da Küba içi uçuşların yapıldığı bir havaalanı var. Araba ile 15 dakikada ulaşılabilen Playa Ancon Küba’nın güney sahilindeki en iyi kumlara sahip. Casilda, La Boca, Valle de los Ingenios ve Topes de Collantes günlük gezilerin yapılabileceği başlıca yerler. Trinidad’ın arnavut kaldırımlı sokaklarına açılan rengarenk kapıları ve pencereleri olan evlerde ilk dikkatimizi çeken demir korunaklar oldu .Öyle ya Küba gibi ‘güvenlik’ sorunun olmadığı bir ülkede bu kadar korunacak ne olabilirdi? Sonrasında ise anlıyoruz ki uzunca bir süredir renovasyon görmeyen Trinidad da evlerin kapı ve pencereleri 17.yy da Korsanlara karşı korunabilmek amacıyla demir kafeslerle çevrelenmiş. Trinidad’da en önemli geçim kaynağı turizm. Aslında Turizm Küba genelinde en önemli geçim kaynağı Devletin turizmde çalışan lar için verdiği ücret oldukça iyi bu nedenle rehberlik,ev pansiyonculuğu veya otellerde çalışmak oldukça avantajlı .Ancak turizmde herkes çalışamıyor. Üniversite eğitimi olması ve yabancı dili çok iyi konuşabilmesi şart. Trinidad bizi tüm Küba seyahatimizde çok kısa kalmamıza rağmen en fazla etkileyen yerlerden biri oldu. Bunun nedeni evlerini pansiyon olarak kiralayan Kübalı bir ailenin yanında kalmamız ve bu fırsatla da Küba halkı yaşantısını yakından gözlemleme şansımızın olması ,diğeri ise Trinidad sokaklarında gezerken yıkık dökük bir bahçede duyduğumuz en güzel Küba müziklerini yapan ‘Tadicionales del SON ‘ grubu ile tanışmamızdı kuşkusuz.   Trinanda kaldığımız Casa Particular (casa elda) adı verilen devlet tarafından pansiyon olarak kullanabilme izni almış ev , tarihi ve korunmalı bölgede Kübalı aile tarafından işletilen oldukça temiz tipik Kübalı yaşam tarzına göre döşenmiş bir yerdi. Ev sahibi –sahibesi- demek daha doğru- saçlarında kocaman bigudiler , vücudunun şekline aldırış etmeden giydiği tayt ve bluzu ile dominant tavırları ile evin hakimi olduğu her halinden belli konuşkan kadın ve onun tamamı tamamına zıttı –uzun boylu ,oldukça iyi eğitimli ,sessiz (asıl eğitiminin endüstri mühendisliği olduğunu öğrendiğimiz –eşi karşıladılar bizi. Odalarımıza valizlerimizi bırakıp dışarıya çıkmak için hazırlandığımız sırada göz gezdirdiğimiz evde –bir Küba evinde olmazsa olmazlarının hemen burada da karşımıza çıktığını gördük- sallanan koltuklar karşısında TV ,bir bölüm dua köşesi ,pek çok irili ufaklı biblo, zemin genelde çıplak halı vs kullanmıyorlar ve her şey rengarenk. Akşam yemeği için Trinidad ‘ta Paladares adı verilen ve aileler tarafından işletilen irili ufaklı pek çok restaurant var. Biz seçim konusunda zorlandık ve mimarisini çok beğendiğimiz ancak mönüsünde maalesef pizza dan başka bir şey olmayan bir restaurant ta yemek yedik. Tablolar kapısı,girişi görülmeye değerdi pek çok fotograf çektirdik. El sanatları ve müzikle ilgileniyorsanız, ara sokaklardaki sergileri gezmenizi öneririm.El yapımı resimlere, müzik aletlerine, takılara bakarken şehrin ara sokaklarında kaybolup yine de Plaza Mayor’a dönmeyi başardık.

 

 

Trinidad taştan yolları, her gece insanların toplanıp Daiquirí ve Mojito içip Salsa yaptıkları meydanıyla bizi çok etkiledi.   Akşamları Casa de la Musica’da canlı müzik eşliğinde mükemmel salsa yapan Küba’lıları izlemekte diğer alternatif . Ancak yukarıda bahsettiğim gibi her köşeden müzikler duyulan bu güzel kasabada bir bahçede sadece bir grup arkadaşlarına ve 2 turiste konser veren Kübalı grup Tradicionales del Son’ un güzel müzikleri grubun solistinin muhteşem sesi bizi etkiledi girdik .Grup bize müzik ziyafeti vermekle kalmadı gruptaki tüm müzik aletlerini çalmayı ve muhteşem salsa danslarını da öğrettiler birlikte dans ettik ve çok eğlendik.

 

 

Eğer Trinidad’a yolunuz düşerse kesinlikle bu mekana uğrayıp bu grubu dinlemenizi öneririm. Ertesi Varadero ya doğru yola koyulmadan önce kahvaltı ile güne başlıyoruz. Burada bizi çoğunlukla alıştığımızın dışında bir manzara karşılıyor bizi;evin sahibesi oldukça bakımlı bir şekilde bizimle konuşurken evin sahibi beyefendi önünde önlüğü ile bize muhteşem bir kahvaltı hazırlıyor..Sevgili arkadaşım Gül erken kalkanlardan ve bu konuyla ilgili ev sahibesi ile konuşurken Küba da genelde evdeki hakim kişinin kadın olduğu ev işlerinde yemek ,ütü konularının genelde erkekler tarafından yapıldığını ve bunun çok normal karşılandığını söylediğini bize aktarıyor. Yazımın başında da belirtmiştim Küba da erkekler gerçekten oldukça centilmen uyumlu ve eşlerine yardımcılar. Bu Ananas suyu, papaya ,omlet ve kahve eşliğinde yaptığımız kahvaltımızı yaparken bir yandan da kadınlar olarak bu durumun çok keyifli olduğunu konuşmadan edemiyoruz. Dönüşte zamanımız kısıtlı olsa da yolumuz üzerinde gördüğümüz kaldırım üzerinde kurulan semt pazarına uğruyoruz. Bu pazarda ilginç görüntüler yanında bir köşeden Küba müzikleri duyuluyor. Müzikle birlikte pazarda alışveriş yapmak ,bir şeyler atıştırmak ailecek, arkadaş gruplarıyla bir ara da olmak ayrı bir keyif. Küba’da insanların ev almasına izin verilmiyor, belli bir senenin üstündeki modelde araba da alamıyorlar ama bu da belki onlara gelirleriyle sadece yaşayıp, zamanlarını iyi geçirmeye yönlendiriyor. Düşünün gıda, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarınızı devlet karşılıyor ve sizden vergi almıyor ama buna karşılık aldığınız ücret çok fazla değil. Dünya üzerinde sanırım hiçbir sistem mükemmel değil, bu sistemde de insanoğlunun hep daha fazlayı istemesi sistemin zayıf yanı gibi duruyor ancak dediğim gibi Kübalılar oldukça düşük ücretlerle çalışsalar dahi mutluluğun para ile olmadığının en güzel göstergesi oluyorlar bizim için.Mutluluğun ,toplumdaki kadın’ın bir birey olarak saygı görmesiniz ve temizliğin. İşte bu 3 öğenin parayla değil medeniyet seviyesi ,aile içi ve okul eğitiminin bir sonucu olduğunu gösteriyor bize. Yol üzerinde CHE ‘nin mezarının bulunduğu Santa Clara’ya da uğramayı ihmaletmiyoruz.Ancak itiraf etmem gerekirse bu kadar karizmatik ve yakışıklı asker CHE’nin Santa Clara da ki heykeli hiç ona yakışan ve yansıtan bir anıt değil. Bu kadar kötü görünen bir anıtla Che’yi hatırlamak istemiyor hemen Varadero ya doğru yolumuza devam ediyoruz. Son gecemizde ise beni güzel bir sürpriz bekliyor ,dostlarım o ay içinde olan doğum günüm için ufak bir kutlama hazırlıyorlar ve KUBA da yeni bir yaşıma girmemi kutlama mutluluğunu yaşatıyorlar. Kuba seyahati tam anlamiyla hayatin tadini cikartmak icin birebir guzel muzikler,danslar ve keyifli insanlar.. Bu nedenle seyahat planinizda henuz gormediyseniz muhakkak CUBA ( Kuba) yi dahil edin..

YORUMUNUZ